Başbakan kamusal alana kendi damgasını vurmak istiyor
T24 Haber portalında Mimar Korhan'la yapılan röportaj: Mimar Korhan Gümüş Taksim’in yeniliğe ihtiyacı olduğunu, ancak bu şekilde yapılmaması gerektiğini söyledi.
Ä°stanbul’un kalbi olan Taksim için yenileme çalışmaları baÅŸladı. Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediyesi kendi geliÅŸtirdiÄŸi projesi için düÄŸmeye bastı ve dün Taksim’de bazı yolları kapattı. Proje gündeme geldiÄŸi günden bu yana çeÅŸitli sivil toplum kuruluÅŸları ve bazı mimarlarla ÅŸehircilik uzmanları, projenin geliÅŸimine ve içeriÄŸine tepki gösterdiler. Ancak herhangi bir sonuç alınamadı.
Türkiye’deki pek çok sivil toplum hareketinde yer alan Mimar Korhan GümüÅŸ, Taksim projesinin en başından beri süreci yakından takip eden isimlerden birisi. Taksim’in yeniliÄŸe ihtiyacı olduÄŸunu, ancak bu ÅŸekilde yapılmaması gerektiÄŸini söyleyen GümüÅŸ, projenin arkasında BaÅŸbakan Recep Tayyip ErdoÄŸan olduÄŸunu söylüyor. BaÅŸbakan’ın kamusal alana kendi damgasını vurmak istediÄŸini vurgulayan GümüÅŸ, sorularımızı yanıtladı.
Taksim'in sizce yeniden düzenlenmesine ihtiyaç var mı? Varsa bu nasıl yapılmalı?
Taksim'de elbette ki bir düzenlemeye ihtiyaç var. Yıllardır meydan derme çatma uygulamalara sahne oluyor, metronun çıkışları hatalı, yüzlerce metre insanları yürütürken Ä°stiklal Caddesi'ne bir on metre daha uzanmayı unutmuÅŸlar, yayalar çıkışta birikiyor, araç-yaya iliÅŸkilerinde, duraklarda birçok sorun var, dünyanın parası harcanan Maksem bir mezbelelik halinde, Gezi'nin bir köÅŸesini jilet telleri ile güvenlik güçleri iÅŸgal etmiÅŸ durumda. Yıllardır parkın içi otopark olarak kullanılıyor. Yaya baÄŸlantıları, bisiklet yolları yok. Bu alanı cazip kılacak ÅŸey yalnızca bunlar da deÄŸil. Burayı Park ve Bahçeler MüdürlüÄŸü yönetemiyor. Geride kocaman bir boÅŸluk var. Maçka tarafı ise unutulmuÅŸ vaziyette. Ancak bu sorunun bir proje ile, hem de bugün yapıldığı gibi bir uygulama ile çözüleceÄŸini zannetmek saf dillik olur. Bu meseleye yalnızca bir inÅŸaat projesi diye bakmak, kamunun eskiyi tekrarladığını ve kentte yeni bir deneyim yaÅŸanmasını istemediÄŸini gösteriyor.
Dolayısı ile önce yönetim sorununa, bu kamusal alanı biçimlendirirken ve yönetirken kullanılan yöntemlere bakmak gerekli. Bu alan Cumhuriyet tarihinde gerçekleÅŸen en kapsamlı ÅŸehircilik projesinin bir parçası. Gezi bir kültür vadisine açılan bir giriÅŸ niteliÄŸinde tasarlanmış. Bu bölgede yapılan oteller ile baÄŸlantı kopmuÅŸ. Kentin en önemli çok amaçlı salonu (Spor ve Sergi Sarayı/Lütfi Kırdar), Açıkhava Tiyatrosu, Åžehir Tiyatrosu, Stadyum, Askeri Müze, nihayet Opera binası (AKM), bunların hepsi için yeni bir katılım deneyimi ile bir yönetim planı hazırlamak ve bu devasa kamusal alanın kamusallığını güncellemek gerekli. Bu yapılmadığı için iyi kullanılmıyor.
Dünyada bu tarz düzenlemeler nasıl yapılıyor?
SöylediÄŸim gibi buradaki kültür kuruluÅŸları, salonlar, yeÅŸil alanlar dar bir pencereden deÄŸerlendirilemez ve yönetilemez. ÖrneÄŸin kentin en önemli sanat etkinliklerinde, diyelim Film Festivali, Müzik Festivali gibi etkinliklerde, açılışlarda özel kuruluÅŸlar buradaki salonları kiralıyorlar. Böyle bir katılım modeli yeterli olabilir mi? Bu alan için bir katılım modeli, ÅŸeffaf bir yönetim planı hazırlamak lazım. Kamunun burada bağımsız STK'lar aracılığıyla halkın yönetime katılmasını ve bu alanı yaÅŸayan bir yer haline getirmesi gerekli. Bu belki zor gibi gözüküyor ama buradaki çok amaçlı salonu ticari bir kuruluÅŸ yönetebiliyorsa, kamu da kültür kuruluÅŸları aracılığıyla yönetebilir. Çok uzaÄŸa gitmeyelim, yalnızca Maksem'in kullanım biçimine baksak, burada bile mesele gayet açık bir ÅŸekilde anlaşılıyor. Kahire'nin merkezindeki en önemli yeÅŸil alan, El-Ezher Parkı AÄŸa Han Vakfı tarafından projelendirildi ve yönetim sorunu çözüldü. Bunun gibi örnekler Avrupa'da saymakla bitmez. Yöneticilerin bu alandaki yönetim sorununu kendi kafalarına göre ihale ettikleri bir proje ile çözeceklerini zannetmeleri Türkiye'deki kamu yönetimi anlayışına bir örnek teÅŸkil ediyor.
Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediyesi'nin projesini neden eleÅŸtiriyorsunuz? Belediyenin projesinin ne gibi olumsuz etkileri olacak?
Bu yapılan bir yayalaÅŸtırma projesi deÄŸil. Karma kullanıma açık ve korunması mümkün olan bir ÅŸehirsel nizamı, cadde-kaldırım-binalar iliÅŸkisinin yok edildiÄŸini görüyoruz. Öngörülen projede yolcular, engelliler, yaÅŸlılar, çocuklar dört kollu bir merdivenle yer altına inmek ve çıkmak zorundalar. Meydanın altındaki kapalı yerde araç beklerken zehir soluyacaklar. Ayrıca meydanın altında otobüslerin ve araçların birikmeyeceÄŸinin de bir garantisi yok, bugün nasıl yoksa. Ortaya çıkan bir baÅŸka tuhaflık da BüyükÅŸehir Belediyesi karar aldığında ne yaptığını bilmemesi. Karar alındıktan bir yıl sonra Sıraselviler ve GümüÅŸsuyu’na dalış rampalı tüneller ve üzerindeki servis yollarının sığmadığını fark ettiler ve bugün bundan vazgeçmiÅŸ gibiler. Buna benzer birçok konu var. BüyükÅŸehir Belediyesi’nin yaklaşımının bu sorunu yaratan baÄŸlamı deÄŸiÅŸtirme kabiliyeti yok. Bence asıl mesele burada.
Gezi parkının üzerine yapılacak yapı, bazı yolların yer altına indirilmesi ve meydanın zemin düzenlenmesi projede en dikkat çekici detaylar olarak önümüze çıkıyor. Siz bir mimar olarak bunları nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?
Herkesin, Taksim’de kışla taklidi bir yapının yapılması, dalış rampaları ve tüneller, lale motifli bir meydan tasarımı da dahil olmak üzere, isteklerini ve fikirlerini savunma hakkı vardır ve olmalıdır. Dalan, Sözen, ErdoÄŸan, Gürtuna, TopbaÅŸ... Kim olursa olsun hiç fark etmiyor. Her belediye baÅŸkanını daha iyi bir iÅŸ yapabileceÄŸi konusunda ikna etmeye çalışmak da bize düÅŸüyor. Ancak birileri geçmiÅŸten bugüne ben yaparım, baÅŸka fikirler olamaz diyorsa, artık sorun bir meydan tasarımı ile ilgili deÄŸildir. Bu uygulamadaki en çok rahatsızlık veren mutlakiyetçi bir kamu anlayışıdır. Asıl rahatsızlık veren de böyle bir kamu düzeni içinde yaÅŸamak zorunda kalmak. Ancak yıllardır hep benzer bir ÅŸekilde gündeme gelen bu projeyi yalnızca karşı çıkmanın çok farklı pozisyonlar olmadığını düÅŸünüyorum. Kamusal alanlarla ilgili bu sorun yıllardır ortada. Bu sorunu çözmeye çalışmak yerine bir projeyle bu sorunun çözüleceÄŸini zannetmek bu kamusal alanın bugüne kadar neden bu hale geldiÄŸini gösteriyor. Proje dayatmak iÅŸleyiÅŸte bir sansür sistemi gibi çalışıyor, yöntem olarak bu alanı fikir üretimine, deneyselliÄŸe kapatıyor.
Kadir Topbaş bu eleştirilere nasıl tepki veriyor?
Tasarım konusu kritik bir düÅŸünce sistemi gerektirir. Kadir TopbaÅŸ ve elbette ki projenin asıl yöneticisi Tayyip ErdoÄŸan karşı çıkışları siyasal hasımlarının kendi icraatını engelleme giriÅŸimi olarak deÄŸerlendiriyor. 28 Åžubat'tan kalan ÅŸartlanmanın da, muhalefetin bir bölümünün de "Taksim'de karanlığa hayır" sloganı altında meseleyi bir iktidar çekiÅŸmesi haline getirmelerinin bunda payı büyük. Ä°deoloji deneyim gerektirmez, düÅŸünce üretimini önemsemez.
BaÅŸbakan ErdoÄŸan'ın projeye doÄŸrudan müdahale ettiÄŸini söylüyorsunuz…
SöylediÄŸim gibi BaÅŸbakan 28 Åžubat sürecinden beri bu konuda bir ÅŸartlanma içinde. Kamusal alana kendi damgasını vurmak istiyor. Çünkü bu memleketin asıl sahibi bizdik, bize iktidarı vermediler diye düÅŸünüyor. Onun açısından Taksim projesi, iktidarının bir göstergesi. Onun demokrasi anlayışı, kamusal alanı tasarlama keyfiyeti demek.
Projenin iptali konusunda yargıya bazı baÅŸvurular var. Sizce bir iptal söz konusu olabilir mi?
Yürütmeyi durdurmak için baÅŸvurular yapıldı. Kurul kararı ile ilgili de bir suç duyurusu baÅŸvurusu oldu. Ancak BaÅŸbakan o kadar istekli ki, herkesi korkutuyor. Bu yüzden, özellikle bugünün koÅŸullarında yargının bağımsız çalışabileceÄŸini zannetmiyorum. Zaten AKM örneÄŸinde de görüldüÄŸü gibi yargı yoluyla yaratıcı bir süreci yönlendirmek neredeyse imkansız. Daha önceki iptal kararlarının Sulukule'de, Balat'ta nasıl aşıldığını gördük. Çok umutlu deÄŸilim. Tek umudum, meselenin en azından tartışılmış olması ve sonra anlaşılacak olması.
|