“Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
BeyoÄŸlu tepinirken aÄŸlar Karacaahmet...”
Necip Fazıl Kısakürek’in “Canım Ä°stanbul” ÅŸiirindeki bu dizeler, Türkiye’de muhafazakârların, BeyoÄŸlu ve Taksim’i nasıl algıladıklarının bir özeti niteliÄŸinde. Cumhuriyet ilan edilirken Taksim ve BeyoÄŸlu, muzaffer Kemalist rejimin temsil alanı olmuÅŸtu. Yeni rejim, milli mücadeleye katılmayan Osmanlı aydınlarının, “emperyalistlerle iÅŸbirliÄŸi” yapan gayrımüslim azınlıkların Taksim’ine radikal bir ÅŸekilde el attı. YıllarınCadde-i Kebir’i bir anda Ä°stiklal Caddesi yapıldı. Birçok cadde ve sokak ismi deÄŸiÅŸtirildi. Taksim Anıtı, yeni kurulan düzeni topluma tanıtan, Atatürk’ün figüratif bir ÅŸekilde gösterildiÄŸi ilk heykel oldu.Meydan, Taksim Anıtı’nın etrafında tören yapılmasına uygun bir ÅŸekilde dizayn edildi. Arkasından ÅŸimdi yeniden yapılmak istenen Topçu Kışlası’nın yıkımı geldi.
Gayrımüslim azınlıklarla, Kemalistler benzer bir yaÅŸam tarzına sahip oldukları için BeyoÄŸlu’nda bu anlamda pek bir deÄŸiÅŸiklik olmadı. Yeme-içme alışkanlıkları, eÄŸlence hayatı Cumhuriyet döneminde de devam etti.
Önceki gün Taksim’in otoban hâline getirilmesine karşı çıkanlara “Be hey gafiller” diye seslenen BaÅŸbakan ErdoÄŸan’ın belediye baÅŸkanlığı döneminde yüksek sesle dile getirilen Taksim’e cami talebi, iktidara giderek yaklaÅŸan Milli GörüÅŸ hareketinin Taksim’e imza atma hayalinin ilk adımı olmuÅŸtu. Eski Türkiye’nin muktedirleri için bu büyük bir meydan okumaydı. 90’lı yıllar boyunca Taksim, meydanda cami isteyen muhafazakârlarla, bu talep karşısında çılgına dönen baskıcı laik düzenin savunucuları arasındaki mücadeleye sahne oldu.
Yazının devamını okumak için tıklayın.