GALERİ
Taksim Platformu'ndan Mine Özerden'in Savunması
2020-01-13 15:10:54

27.06.2019

Sayın BaÅŸkan, 

Sayın Üyeler, 
 
Neden burada olduÄŸumu gerçekten anlayamıyorum, 
Ä°ddianamedeki söz konusu iddiaları “-ben yaptım” desem beni biraz tanıyanlar düpedüz aklımı kaybettiÄŸimi düÅŸünür herhalde.  Oysa beni ve diÄŸerlerini tanımayan birileri bir ÅŸeyler diyor, diÄŸer tanımayanlar üzerine koyuyor halinde geliÅŸen topyekün saçma bir “çamur at izi kalsın” mekanizmasının nesnesi olmuÅŸ durumdayız. 
21.yy ın ilk çeyreÄŸinde, dünyanın geldiÄŸi bu zaman noktasında ÅŸu içinde bulunduÄŸumuz durumda olmak gerçekten aÄŸrıma gidiyor…  Her ÅŸey bu kadar yüzeye çıkmış ayan beyan ortadayken…  Görüneni göremeyen, görmek istemeyen ya da görmek iÅŸine gelmeyenlerin gerçekler yerine yalanlar ve manipülatif kurgularla üretilen durumlara itibar etmesi çok acı verici… Sizi, bizi, hepimizi gereksiz yere oyalayan enerji, zaman ve kaynak israfı… adeta kendi çocuklarını yiyen “Kronos Efsanesi”nin günümüz uyarlaması. 
Davanın sevindirici yanı cinsiyet eÅŸitliÄŸini yakalamış olması sanırım… 
8 kadın 8 erkek sanık 
16 kiÅŸiden kendim dahil sadece 8 kiÅŸiyi tanıyorum. 
DiÄŸer 8 kiÅŸi ile ÅŸahsen tanışıklığım yok… 
3 kiÅŸi ile birlikte çalıştım. Osman Kavala, YiÄŸit Ekmekçi ve ÇiÄŸdem Mater Utku 
2 kiÅŸi ile iÅŸim icabı görüÅŸmeler yaptım. Hakan Altınay Ve Gökçe TüylüoÄŸlu. 
2 kiÅŸi ile de Taksim Platformunun gönüllü koordinasyonunu üstlendiÄŸim süreçte tanıştım. Mücella Yapıcı ve Can Atalay. 
Ä°stanbul Üniversitesinde Antropoloji ve Mimar Sinan Üniversitesinde Sinema Televizyon eÄŸitimi aldım, kültür, sanat, eÄŸitim, sivil toplum, reklam ve sinema gibi farklı alanlarda farklı kademelerde çalıştım. 
657 sayfalık iddianameyi defalarca okudum…  
Neden burada olduÄŸumu bulmaya anlamaya çalıştım.   
Burada oluÅŸ nedenim, 12 Haziran 2011 seçimlerinden önce dönemin baÅŸbakanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın açıkladığı taksim yayalaÅŸtırma projesine dair rasyonel bazı itirazları fark etmem ve hak temelli yeni bir mücadeleye daha baÅŸlamam mıydı?  Yoksa iddianamede tüm sanıkların ortak noktası olarak görünen Osman Kavala ile Anadolu Kültür de birlikte çalışmış olmam mı? 
Bunu hala anlayabilmiÅŸ deÄŸilim.  Yine de iki konuya da bildiÄŸim ve yaÅŸadığım kadarıyla açıklık getirmeye çalışacağım.  
Osman Kavala ile tanışıklığım 2001 yılında Anadolu Kültür A.Åž. nin kuruluÅŸ sürecine dayanır. Bilgi Üniversitesinin insan kaynağı katkısı olarak Anadolu Kültürde idari ve mali koordinatör olarak görev yaptım.  
Anadolu Kültür’ün, Diyarbakır Sanat Merkezinin, Kars Sanat Merkezinin,  Diyarbakır Sanat Merkezi Kütüphanesinin ve Diyarbakır Avrupa Sinemasının kuruluÅŸlarının her aÅŸamasında beraber çalıştık. Program içeriklerinin duyurulmasından, halkla iliÅŸkiler ve tanıtım faaliyetlerine, basılı materyallerin hazırlanmasından, insan kaynakları alımlarına, proje yöneticiliklerinden, mali raporların yazılmasına, merkezlerin demirbaÅŸ alımlarının yapılmasından tadilat süreçlerinin takip edilmesine kadar pek çok konuda kendisiyle kurucu üyelerimizin de uzmanlıklarına danışarak ortak kararlar aldık. 
2007 de Anadolu Kültürden bir çalışan olarak ayrıldım ve 3 yıl Bilgi Üniversitesinde Genel Sekreter Yardımcılığı yaparak 2010 da oradan emekli oldum. Ancak Anadolu Kültür A.Åž. deki yönetim kurulu üyeliÄŸim 27.03.2017 ye kadar devam etti.  
 Ä°ki basit, yalın düsturla hareket ederim biri kendimi ve diÄŸerini anlama çabası.  
Öbürü ise hepimizin daha çocukken öÄŸrendiÄŸi “bana yapılmasını istemediÄŸim ÅŸeyi diÄŸerine yapmamak”. 
Elbette 7 yıl birlikte çalıştığım bir insanla daha verimli çalışabilmek adına onu da anlamaya, tanımaya çalıştım. 
Benim tanıdığım Osman Kavala, düÅŸünür, sorgular, merak eder anlamaya çalışır. Bu yüzden her yaÅŸtan her kesimden insanla saygı sınırları içinde samimi bir etkileÅŸim halindedir. Ä°nsanları birbirleriyle iliÅŸkilendirmek konusunda inanılmaz bir yeteneÄŸi vardır. Bağımsız bir duruÅŸu, alışılmışın dışında bir ifade biçimi vardır.  Demin de dediÄŸim gibi 7 yıl yoÄŸun ve verimli çalıştık birlikte, benzerliklerimiz ve farklılıklarımız nedeniyle zaman zaman çatıştığımız da oldu. Epeyce de geliÅŸtirdi beni bu süreç… Bunca zamandır tutsak olmasının ülke ve sivil toplum için ciddi bir kayıp olduÄŸunu düÅŸünüyorum.  
Taksim Platformu’na gelince, 
Aslında 128 yapıyla birlikte paydaşı olduÄŸumuz Taksim Dayanışmasından arkadaÅŸlar pek çok konuya deÄŸindi… Ben sadece az tekrar yapmaya çalışarak gerekli gördüÄŸüm bazı konuların altını çizmeye çalışacağım. 
Hak temelli çalışan tamamen gönüllü insanlardan oluÅŸan bağımsız ve demokratik bir yapı olan Taksim Platformunun yoÄŸun çalışma ortamı benim için 2011 yılının son aylarında baÅŸladı... Gündemdeki “Taksim YayalaÅŸtırma Projesi”nin müzakere özürlü ve demokratik katılımı hiçe sayan dayatmacı yapısıyla da kendiliÄŸinden geliÅŸti bu süreç. ArkadaÅŸlar yola çıkmışlardı bende bir süre sonra onlara katıldım. Platform kısa sürede yeni isimlerle zenginleÅŸti. Farklı zamanlarda oluÅŸan çalışma grupları  ve haftalık pazartesi toplantılarıyla aktif bir yazışma ağına, on binlerce imzacıya ulaşıldı. Zaten o kadar haklıydık ki fısıldasak bile haykırdığımız sanılıyordu. Uzmanlar, gençler, öÄŸrenciler, ÅŸehir plancılar, mimarlık grupları ve hak temelli çalışan yapılanmalarla  birlikte etkinlikler, ÅŸenlikler gerçekleÅŸtirdik.   
Bende tamamen gönüllü bir hak savunucusu olarak, yapabileceÄŸim her iÅŸin ucundan tutmaya  gönüllü olarak üstlendiÄŸim iÅŸleri layıkıyla yapmaya uÄŸraÅŸtım. Taksim platformunda; web sitesinin oluÅŸumundan takibine, google grup moderatörlüÄŸünden basın bültenlerinin hazırlanıp dağıtıma girmesine, iletiÅŸimin koordinasyonundan toplantıların duyurulmasına, mekanlarının ayarlanmasına kadar gereken ne varsa paylaÅŸarak yapmaya çalıştık...  
Elbette, Taksim'in geçmiÅŸle bağı koparılmadan meydanı bugünden geleceÄŸe taşıyan yalın düzenlemelere ihtiyacı vardı… Büyük inÅŸaatlara, battı çıktılara, ÅŸehrin merkezindeki yemyeÅŸil alanı beton yığınlara çevirecek bir projeye ihtiyacı var mıydı? Hayır.  Bu boyutta köklü deÄŸiÅŸiklikler öngören bir proje, sadece müteahhit uygulama projesine indirgenemezdi,  müteahhitlerin yeterliliÄŸine gelene kadar ortada üzerinde durulması gereken bir "yöntem sorunu" vardı. 
OtoriterleÅŸen yönetim anlayışı, her kesimden düÅŸünen, kafa yoran, duyarlı insanları kaygılandırıyordu. 
"DAHA Ä°YÄ° BÄ°R TAKSÄ°M,  
  DAHA Ä°YÄ° BÄ°R PROJE,  
  DAHA Ä°YÄ° BÄ°R GELECEK "  
istiyoruz diyerek yola çıktık. 
müzakere süreçleri iÅŸlesin, 
demokratik katılım hakkı hiçe sayılmasın, 
uzmanların uyarıları ve önerilerine kulak tıkanmasın,   
halkın ihtiyaç ve talepleri  görmezden gelinmesin, 
 
 
otoriter bir yönetim anlayışıyla dayatılan, tepeden inen bir proje istemiyoruz diye devam ettik. 
Yetkili kiÅŸilere sorulan onlarca soru yanıtlanmadan ortada dururken, 
anıt aÄŸaç niteliÄŸindeki yüzlerce aÄŸacı rant uÄŸruna yok edecek, 
 
 
olası depremde bölgede yaÅŸayanların tek açık toplanma alanına göz diken, 
ÅŸehrin merkezindeki en önemli ifade alanımızı yayalaÅŸtırma adı altında insansızlaÅŸtıran, 
bir projeyi istemiyoruz diye de sürdürdük mücadelemizi... 
      
Taksim Platformunun bileÅŸenleri arasında semt dernekleri de var. Onlara da usulünce danışılmış deÄŸil. Benim Taksim Platformundaki kiÅŸisel varlık nedenim, meydanın birleÅŸtirici, eÅŸitleyici yanı, yani Taksim'in her kesimden insanın ifade alanı olarak kalmaya devam etmesini istiyor olmamdı.  
Taksim’in elbette bir düzenlemeye ihtiyacı vardı. 
Yalın düzenlemelere dair önerilerimizi yansıdaki web sitemizden görebilirsiniz.  www.taksimplatformu.com 
Taksim'in farklı kesimler için simgesel yanları elbette var.  
Ama Taksim o dönemde %47 oy oranı ile iÅŸ başında olan iktidarın meydanı olamayacağı gibi, %21, %18 ve %14 destek alan muhalefetin, ya da bir kaç rantçı ve onların çevresindekilerin de meydanı deÄŸil…  
1 Mayıs 1977 de ödenen bedeller düÅŸünülünce en çok emekçinin meydanı demek geliyor içimden.  
Ama iÅŸten çıkıp ramazan çadırında iftarını bozduktan sonra sevgilisiyle göz göze gezi parkında oturan mütedeyyinin de meydanı. Aynı zamanda milli maçların galibiyetlerinden sonra kutlamaya çıkan taraftarın, öÄŸrencinin, memurun, marjinalin, mahallelinin, çocuÄŸun, turistin kısacası taksim hepimizin, yani halkın meydanı. Hatta kedinin, köpeÄŸin, kuÅŸun, aÄŸacın, çiçeÄŸin, böceÄŸin meydanı... Taksim bir Kadıköy deÄŸil, Fatih deÄŸil, Sultanbeyli yada ÅžiÅŸli deÄŸil, Taksim her kesimden insanın birbirine deÄŸebildiÄŸi, birbirine deÄŸmese bile birbirini hissedebildiÄŸi tek mekan bu ÅŸehirde. Taksim 7/24 yaÅŸayan dinamik bir alan. 
12.02.2012 de Gezi’de yapılan aÄŸaçları sahiplenme eylemi ilk yoÄŸun katılımlı toplantıydı. Toplumun farklı kesimlerinden pek çok tanınan ismin olduÄŸu bu toplantıya Osman Kavala’ yı da davet etmiÅŸtik.  
Ne istemiyorduk… 
Taksim’i adeta bir otoyol kavÅŸağına çevirecek ve her ÅŸiddetli yağışta su basma riski olan battı çıktıları ve iÅŸlevi tam anlamıyla ne olacağı bir türlü netleÅŸmeyen,  Gezi Parkını yok ederek yapılacak “Topçu Kışlası” nın yapılmasını elbette istemiyorduk… 
Peki ne istiyorduk? 
Bu defa farklı bir iÅŸ yapalım, Taksimde ulaşım planı, meydan düzenlemesi, park düzenlemesi ayrı ayrı deÄŸil bir bütün olarak tasarlansın,  ÅŸehri fikir yönünden zenginleÅŸtirecek ÅŸeffaf katılımcı ve müzakereye açık bir projeyi kamu, uzmanlar ve yetkililer hep birlikte üretebileceÄŸimizi gösterebilelim, baÅŸarılı bir örnek oluÅŸturmayı becerebilelim istiyorduk. 
Aslında bu iki talebimizde kısmen baÅŸarılıda olduk yani yeni battı çıktılar yapılmadı ve Topçu Kışlası da inÅŸa edilmedi.  
Ancak baÅŸardığımızı asla düÅŸünemedik, zira bütün bunlar yurdun 80 ilinde Gezi için direnen tek bir kiÅŸinin bile bir tek kılına zarar gelmeden yapılabilmeliydi…  
Öyle olmadı.  
Kolluk kuvvetlerine orantısız güç uygulanması konusunda verilen talimatlar sonucunda bu süreçte gencecik 9 can topraÄŸa verildi.  
Yüzlerce kiÅŸi yaralandı.  
Kolluk kuvvetlerine orantısız güç uygulanması talimatını kim, kimler verdi? 
ÅžiddetsizliÄŸi savunan insanlara uygulanan bütün bu ağır saldırılar sonucunda meÅŸru müdafa hakkımız bile suç kabul edildi. Çantasında bez maske taşıyan insanlar bile gözaltına alındı. 
Bu arada ÅŸunu da eklemeliyim. 
Taksim Platformunun hiyerarÅŸik bir yapısı yok. Düzenli harcamaları ise sadece toplantılarda içilen çay kahve için bir kutuya atılan bahÅŸiÅŸler ve web sitesi için her yıl 5-6 kiÅŸinin 100 ila 200 TL arasında yaptığı katkılardan ibarettir.  
Sonuçta;  
Gezi toplumsal ve onurlu bir harekettir.  
Bu davadaki 16 kiÅŸinin omuzları için taşınması çok büyük bir payedir. Ve bu milyonlarca insana büyük haksızlık olur. 
Sayın heyet, Taksim Platformuna ve “Taksim Hepimizin” söylemine dair benimle yapılan yayınlanmış bir söyleÅŸiyi de eklerde tarafınıza sunuyoruz. 
Ä°ddianamedeki tapelere gelince, 
30 Mayıs 2013 tarihli tape ile yaratılmak istenen algı tamamen kurmacadır ve gerçekle baÄŸdaÅŸmamaktadır.  Benim hesap açmam ya da açtırmam gibi bir fiil söz konusu deÄŸildir.  
Aynı ÅŸekilde iddianamede delil olarak gösterilen diÄŸer görüÅŸmelere de baktığımızda birinin felsefe grubu toplantısı konuÅŸmalarımı içerdiÄŸi, 
Bir diÄŸerinin Kentsel DönüÅŸüm üzerine YeÅŸillerin yaptığı bir konferans katılımına dair olduÄŸu açıkça görülmektedir. Çıktıları eklerle mahkemeye sunuyoruz. 
Mesela YiÄŸit Ekmekçi ile yaptığım 24.06.2013 tarihli konuÅŸmanın tapesinin Gezi ile uzaktan yakından alakası olmamasına raÄŸmen sırf bana YiÄŸit “-…kaos yönetiyorsun” dedi diye iddianameye delil olarak girdiÄŸi anlaşılmaktadır. Oysaki sunduÄŸumuz SGK kayıtlarından da anlaşılacağı üzere o tarihlerde ben Fethiye deki bir dil okulunun yatakhanesini yönetmekteydim.  
DiÄŸer tapelere gelince, 
Taksim Platformu bünyesinde pazartesi ve perÅŸembe günleri tamamen hukuki, kanuni zeminde, demokratik haklarımızı kullanarak, her kesimden akademisyen, konusunda uzman kiÅŸilerin katılımlarıyla gerçekleÅŸen toplantılara dair tapelerdir. Bunlardan biri toplantı yaptığımız mekanların dolu olması nedeniyle 31.10.2013 tarihinde ElmadaÄŸ Anadolu Kültür ofisinin toplantı odasında gerçekleÅŸen Ä°stanbul SözleÅŸmesi üzerine çalışanların katıldığı toplantıdır. Ä°stanbul SözleÅŸmesini de ekte tarafınıza sunuyoruz.  
Bir diÄŸeri ise 14.11.2013 tarihinde Cezayir salonunda yapılan ve yerel seçimler öncesi her kesimden görüÅŸlerin tartışıldığı, açık bir sivil toplum ağı oluÅŸturarak temel yönetimsel sorunların tartışılabilmesi,  kamusal alan yaratılması ve kutuplaÅŸma dilinden kaçınılmasının amaçlandığı bir toplantıya dairdir. 
Ä°ddianamede yer verilen ve hatta kolluk ifadesinde sorulan tüm görüÅŸmeler, hukuka aykırı elde edilmiÅŸ olmalarını bir kenara koyarsak- ki bu konuda ilerleyen duruÅŸmada avukatımın detaylı açıklaması olacaktır, toplantı ve ifade özgürlüÄŸüne yani demokratik bir hakkın tamamen barışçıl ÅŸekilde kullanılmasına iliÅŸkindir ve hiçbir suç teÅŸkil etmemektedir.  
Sonuç olarak, iddianamede ÅŸahsıma atfedilen somut dayanaktan yoksun, hiçbir mesneti olmayan suçlamaları ve yaratılmaya çalışılan asılsız kurguyu elbette kabul etmiyorum.  
O zamanlar bir sivil toplum çalışanı ve her daim hak temelli mücadele vermiÅŸ biri olarak, söz konusu hiçbir suçu iÅŸlemedim.  
Beraatimi talep ediyorum.  
                    Mine Özerden  
 
Ekler (3 adet) 
 
 
- SGK kayıtları 
 
 



 
Taksimplatform.org © 2012. Tüm hakları saklıdır. powered by sinapsiletisim