Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği - Taksim Gezi Direnişi Kamuoyu ve Basın Açıklaması
TAKSİM-GEZİ DİRENİŞİ AÇIKLAMASI – BU DA BİZDEN…
Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği olarak, 79 bileşeninden biri olduğumuz Taksim Dayanışma’nın taleplerini ısrarla yineliyoruz:
· Gezi Parkı, Park olarak kalmalı,
· Halkın en demokratik haklarından biri olan gösteri ve eylem hakkını kullanmasına karşı uygulanan polis şiddeti sona ermeli, barışçıl eylemlere katıldıkları için gözaltına alınanlar acilen serbest bırakılmalı ve haklarında hiçbir soruşturma açılmamalı,
· Göstericilere yoğun şiddet uygulayarak ölümlere, sakatlanma ve yaralanmalara, göz altında hak ihlallerine neden olan polisler hakkında gerekli yasal cezai işlemler acilen uygulanmalı ve bunun arkasındaki tüm sorumlular görevden alınmalı,
· Ülke çapındaki meydanlarda gösteri ve eylem yasaklarına ilişkin fiili engellemeler son bulmalıdır.
Bu talepler çok geniş ve çoğulcu bir tabanın üzerinde uzlaştığı ortak taleplerdir. Bu gerçeği ısrarla görmeyen Başbakanın dayatmacı, ötekileştirici ve demokrasiye saygısız açıklamaları polis vahşetiyle sonlanmış ve ülke çapında milyonlarca vatandaş, en temel haklarını ve insanlık haysiyetlerini korumak için meydanlara dökülmüştür. Gençler, sağlık ve eğitim çalışanları, avukatlar, öğretim üyeleri, sendikalı ve sendikasız işçiler, örgütlüler ve örgütsüzler, inançlı olan ve olmayanlar, LGBTT bireyler, sanatçı, sporcu, çevreci ve hayvanseverler, ev kadınları, futbol takımı taraftarları, sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri ve sayamayacağımız nice farklı kesimden kadınlar ve erkekler alanlara çıkmıştır. Bütün bu gruplar temel hak ve özgürlüklerini korumak için bir araya gelmiş, hak temelli örgütler olarak yıllardır savunup dile getirdiğimiz eşitlik, birliktelik, çok seslilik, çeşitliliğin zenginliği gibi meseleleri, büyük bir doğallıkla yaşama geçirmişlerdir.
Kadınlar Direnişin En Ön Saflarında
Kadınlar olarak bu direnişin bizim için demokrasi, eşitlik ve özgürlükler açısından ayrı bir anlam ve önemi var. İstanbul Feminist Kolektif’in derlediği bilgiye göre Türkiye’de günde en az üç kadın ailelerinden bir erkek veya eski eş-nişanlı-sevgililerince öldürülmekte ve önemli bir bölümü katil zanlılar hakkında suç duyurusunda bulunsa bile ölümden kurtulamamaktadır. En temel insan hakkı olan yaşam hakkı ihlalleri kadınlar için bu ölçüde devam ederken, Başbakan yaptığı açıklamalarda kadınla erkeği eşit görmediğini ısrarla tekrarlayarak, erkek şiddetini dolaylı olarak destekleyen bir tutum sergilemektedir. Aynen Gezi protestolarında polis şiddetine çanak tutan açıklamaları gibi. Hükümet kadınların kendi bedenleri üzerindeki haklarına müdahale edici söylemlerini ve politika girişimlerini artırmaktadır. Özellikle son beş yıllık dönemde kadın hakları örgütleri olarak mücadelemiz mevcut hakları ileri götürmek bir yana, büyük uğraşlarla elde ettiğimiz haklarımızdan geri adımlar atmamak için savunmaya dönüşmüştür.
1990’lardan beri adı “Kadından sorumlu Devlet Bakanlığı” olan Bakanlığın ismi “Aile ve Sosyal Politikalar” Bakanlığına değiştirilirken, hükümet politikaları kadınları “eşit bireyler olarak güçlendirmek” yerine, “eş ve anne” rollerine hapsetmeyi amaçlayan uygulamalara dönüşmüştür. Kadınları en az üç (hatta beş) çocuk yapmaya çağıran Başbakan, Türkiye’de gebeliğin onuncu haftasına kadar yasal olan kürtajı yasaklamaya çalışmıştır. Hem Türkiye’deki kadın hareketinin çabaları, hem de uluslararası tepkilerle bu girişim önlenmiş, fakat uygulamada geri adımlar atılmıştır. Şu anda Türkiye’de birçok hastanede kadınlara fiilen kürtaj hizmeti verilmemektedir. Gebelik testi veya kürtaj için devlet kurumlarına giden kadınlar kaydedilmekte, izinsiz olarak eş veya ailelerine bilgi verilebilmektedir. Kürtajı yasaklamaya çalışan bir zihniyetin en başta kadınları doğum kontrol yöntemleri konusunda bilgilendirmesi beklense de, tam aksine, bu iktidar altında kadınların doğum kontrol yöntemleri konusunda bilgi alabilecekleri hizmetler giderek kısıtlanmıştır.
Bir yandan OECD ülkeleri arasında kadın istihdamı konusunda en kötü durumda olan Türkiye’de bu durumu değiştireceğine söz veren hükümet, öte yandan, kadınları üç çocuk yapmaya zorlamak için “evden ve yarı-zamanlı işlerde çalışmayı” teşvik eden, cinsiyet ayrımcılığını iyice pekiştirecek politikalar geliştirmektedir. Bu girişim, geçtiğimiz hafta sonu itibariyle, Gezi Direnişi ile eş zamanlı Türkiye gündemine girmiştir. Ayrıca Gezi Direnişi ile ilgili bir televizyon söyleşisi sırasında Başbakan, “kızların” kamusal alanlardaki davranışlarına ilişkin “ahlak” normlarından dem vurarak kadınların yaşam alanlarına bir müdahale örneği daha göstermiş, kadına karşı şiddete çanak tutan sorumsuzca tutumunu sürdürmüştür. Başbakanın ve Hükümetin bu cinsiyetçi, kadınların yaşam alanlarına ve özgürlüklerine müdahale edici söylem ve icraatları, Gezi Parkı eylemleri karşısında da sergiledikleri zorba toplum mühendisliğinin organik bir uzantısıdır. İşte bugün her kesimden kadın, bu söylemlere ve politikalara karşı ayaklanmış ve haklarını savunmak için bu direnişin en ön saflarında yerlerini almıştır.
Biz Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği olarak, tüm bu cinsiyetçi, zorba, şiddet yanlısı söylemleri protesto ediyor ve Gezi Direnişinde hayat bulan barışçıl, özgürlükçü, çoğulcu, eşitlikçi demokratikleşme sürecine her türlü desteği vereceğimizi taahhüt ediyoruz.
Başbakanı ve Hükümetini sesimizi duymaya ve karşılıklı saygıya dayalı, yapıcı bir diyalog sürecine acilen dâhil olmaya davet ediyoruz!
Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği
|