2 TEMMUZ BASIN AÇIKLAMASI
TAKSİM PLATFORMUNDAN BASIN AÇIKLAMASI
Gezi Parkı direnişi sadece siyasi açıdan değil, sosyal açıdan da bir milat oldu. Genç nüfusun apolitik olmadığını tam tersine sağduyulu bir politik bilinci olduğunu öğrendik. Devlet korkusu ve toplumu kutuplaştıran önyargı duvarları yıkıldı. Siyasi partilerin yeni bir anlayışla yola devam edeceğini, güvenlik güçleri başta olmak üzere devlet kurumlarının kendilerine çekidü zen vereceğini, medya ve hatta STK'larla özel kurumların gereken mesajı okuyabileceklerini umuyoruz. Olayların özüne bakmak, yeni gençliğin taleplerini duymak, ayrıntılar ve tekil yanlışlarla değil, alınacak asıl mesajlarla ilgilenilmesi gerektiğine inanı yoruz.
Taksim Platformu olarak iki yıldır belli bir hedefe odaklanmanın ve yapıcı, barışçı bir dil ve uslup ile çalışmanın pek çok faydasını gördük; çalışmamıza, direnişin bize verdiği yeni enerji ve deneyimi de katarak devam edeceğiz.
• Platformu oluşturduğumuz iki yıl önce Taksim Projesi'ni 2011 seçimlerinde sözü verilen sivil anayasanın provası olarak gördüğümüzü beyan etmiştik. Bugün de Taksim’in, birlikte yaşam isteğimizi yansıtacak şekilde ele alınması gerektiğine inanıyoruz ve hâlâ “Taksim Hepimizin!” diyoruz.
• Taksim Projesi için sürekli müzakere ve halk katılımı talep ettik. Ancak iki yıl boyunca, muhatabımız olması gereken belediyemizin müzakere yetkisini elinde tutamadığı ortaya çıktı. Direniş başladıktan sonra ise sadece belediye değil, tüm ida re sisteminin müzakere konusunda ne büyük bir acz içinde olduğu ortaya çıktı. Buna rağmen, ilgili idarenin gereken mesajı alıp, samimi bir şekilde hazır olacağını umarak, müzakere talebimizi sürdüreceğiz. İki yıl boyunca, mahalleli, parka gezmeye gelenl er, esnaf, semt dernekleri, sivil toplum kuruluşları ve uzmanlarla temasımızda Gezi Parkı'nda inşaata karşı olunduğu ortaya çıkmıştı. Direnişle birlikte bu görüşü benimseyen halk katılımı, hayal bile edemeyeceğimiz bir güçle ortaya çıktı. Ve direnişte gördük ki, İstanbullular, Türkiyeliler ve hatta dünyalılar "Gezi Parkı park olarak kalsın” diyor. Bu gerçeğin Taksim Projesi'ne açıkça yansıması için çalışmaya devam edeceğiz.
• Taksim’in, "yayalaştırma" ve "ihya" adı altında sunulan projelerde sanal aldatmacaların, küçük siyasi oyunların, günümüzde anlamı kalmamış ideolojilerin oyuncağı olmaması için sürekli farkındalık yaratmak istedik. İki yıl boyunca, battı-çıktıların meydanı gerçekte nasıl insansızlaştıracağını, Topçu Kışlası'nın gerçekte parkı nasıl yok edeceğini, koruma kurullarının bu nedenle hangi kararları niçin almış olduğunu anlatmaya çalıştık. Gücümüzü "yapıcılık, dürüstlük ve samimiyet"ten aldık. Direniş, yine hayal gücümüzün ötesinde bir farkındalık yarattı. Platform olarak, Taksim konusunda aldatmacalar, o yalamalar, yeni siyasi oyunlar tezgahlanırsa, gelişmeleri takip etmeye ve gerçeği anlatmak için çalışmaya devam edeceğiz.
• Taksim Projesi'nde koruma kurullarının aldığı kararlar olsun, idare ve yüklenici şirketlerin attığı adımlar olsun, yasalara aykırı her olayı yargıya taşıdık. Gücümüzü hukuk devletine inanmaktan aldık. Bu nedenle davalarımızı takibe devam edeceğiz ve gerektiğinde yeniden yargıya başvuracağız.
• Taksim Projesi elbette ülkemizin en önemli sorunu değildir. Platform olarak çerçevemizi net çizdik, ortak paydamızı açıklıkla ortaya koyduk. Bu sayede, iki yıl boyunca, odağımızı kaybetmeden çalıştık. Gücümüzü farklılıklarımıza rağmen ortak padada birleşebilmekten aldık. Direniş, haksızlık karşısında farklılıkların nasıl birleşebileceğini hayal gücümüzün ötesinde gösterdi. O kadar ki, “3-5 ağaç” hem ülkenin, hem de dünyanın sorunu haline geldi. Platform olarak, Taksim Projesi ile uğraşan yurtiçi ve yurtdışı bütün oluşumlarla her zamankinden de fazla iletişim ve işbirliği içinde olmaya devam e deceğiz.
Bu bağlamda, gereksiz inatlaşmalara, geri dönülmez hatalara tekrar yol açılmaması için hatırlatmak isteriz ki,
1- Ağaç, yeşil, su, hava gibi doğal değerlerle kültürel değerlerin tartışmaya açılması referandum konusu yapılamaz.
2- Topçu Kışlası ile ilgili yürütmeyi durdurma kararına tüm kişi ve kurumlar uymak zorundadır.
3- Kalyon İnşaat, 28 Mayıs 2013 tarihinde koruma kurulunun onayladığı kısmî tünel projesine uymak ve proje sınırlarının dışına çıkmamak, hukuku çiğneyerek yarattığı sorunları telafi etmek zorundadır.
4- İhya edilmek istenen Topçu Kışlası, idarecilerin anlattığı gibi meydanın yüzde onunu değil, Gezi Parkı'nın neredeyse
tümünü kaplayacaktır. Altı otopark olan bir yerde ağaç yaşamaz ancak saksı çiçekleri barınabilir! Ağaç da insan gibidir, devlet gücüyle oradan oraya taşınamaz! Yeşil alana dönüşmüş bir bölgede “ihya” için gereken "kanuni vasıflar" ortada yoktur. Gezi Parkı Belediye'ye yeşil alan olarak korunmak şartı ile verilmiştir.
5- Toplu gösteri yapmak temel insan hakkıdır. Bu hak, devlet gücü ile miting alanı yaratarak kullanılamaz. Hele hele deniz doldurularak yeşil alan ve miting alanı yaratmak bir doğa cinayetidir. Bu bahanelerle Yenikapı ve Maltepe sahillerine, İstanbul'daki bütün inşaatların molozları ve hafriyatlarını dökmek tarihe bir i nsanlık ayıbı olarak geçecektir.
6- Tarlabaşı ve İstiklal Caddesi başta olmak üzere Elmadağ'dan Tünel'e dek Taksim yöresini "tektipleştirmeye" dönük otokratik kamusal alan tasarımı ve işgali, barış içinde birlikte yaşama arzumuza cevap verecek sivil anayasa talebimiz ile bağdaşmamaktadır.
"Taksim Hepimizin!"
|